18.04.2024 PERŞEMBE  


Sinop  Sinop  Sinop

SİNOP'u daha önce ziyaret ettiniz mi?


Türkiye' nin en kuzey noktasını araştırırken, eski zamanlarda "Lepte" olarak adlandırılan muhteşem yarımadayla karşılaşırız. Bugün ise Türkler "İnce Burun" (Başyöz Burnu ve Hamroros' un birlikte oluşturdukları yeri tanımlamaktadır.) ve "Sinop Burnu" olarak iki yarımada şeklinde bir adlandırma yapmaktadırlar. 

Sinop Burnu, iki mil uzunluğunda ve bir mil genişliğinde denizden ortalama 600 feet yükseklikte bir adadır. Ankara' ya bir çeyrek mil genişliğindeki bir boğaz (istmus) ile bağlanmaktadır.

Yarımada Kuzey Anadolu Dağları olarak adlandırılan kuzey dağ zincirleri ile Anadolu' dan izole olmuştur. Yüksekliği 6512 feet olan "Yaralıgöz Dağı" , yarımadaya yakın en yüksek zirve noktasıdır. Yarımada, İnce Burun ve Sinop Burnu' nu ayıran " Karasu Nehri" ile ikiye ayrılmaktadır. Yaklaşık 60 mil doğuda, eski zamanlarda "Halys Nehri" olarak bilinen "Kızıl Irmak" akmaktadır.

Dünya yüzeyinde insan hayatı başlamadan ve hatta Türklerin şu andaki yurtlarına yerleşmelerinden önce Karadeniz su (Karadeniz, eski zamanlarda "Euxine" ve "Pontos" olarak adlandırılmaktaydı) volkanlarının etkisi altındaydı. Sinop Burnunda bu etkiler şu anda bile görülebilmektedir. Eski zamanlarda zamanla, denizin ölü hayatı ile birlikte oluşturduğu fosilleşme gerçekleşti. Bu durum, zengin kireç taşlarının volkanik kayalar üzerine birikmesine neden oldu. Ve sonrasında insanın yeryüzüne gelmesiyle -bu zamanda denizler buzullardan oluşmaya başlamıştı ve karalarda depremlerden- Sinop Burnu denizden şekillenmeye başladı. Boğazın (Yarımadayı ana karaya bağlayan) kireç taşından ziyade volkanik kayalardan oluştuğu görülmektedir ve buraya Sinop Burnunun oluşumundan çok zaman sonra toprak birikmeye başlamıştır. Eski zamanlarda bile, boğaz seller altında kalmıştır ve su daha fazla kumu buraya taşımıştır.

Sıklıkla, Asurluların ve özellikle Hititlerin Sinop bölgesine yerleştikleri belirtilmektedir. Bazı tarihçiler, Hititlerin "Sinuwa" olarak adlandırdıkları yerin Sinop olduğunu iddia etmektedirler. Fakat, Asurlular ve Hititliler Sinop'a gelmiş olsalar bile, Arkeologlar Dr. Akurgal ve Budde'nin 1951 ve 1953 de keşfedebilecekleri hiçbir izi geride bırakmamışlardır. M.Ö. 1200'lerde, Gasgas'lara ait olan Asur tabletlerinden okuyoruz. Gasgas'ların Sinop bölgesinde yaşadıklarına inanılmaktadır, fakat onların kalıntılarına henüz rastlanmamıştır.

M.Ö. 1148'den sonra, "Argonauts" olarak bilinen Yunanlılar Karadeniz'i keşfetmeye başladılar. Karadeniz, bazılarınca açık deniz manasına gelen "Pontus" olarak adlandırmaktadır. Karadeniz, macera ve zenginlik arayan genç Yunanlılar için bir hedefti. Jason'ın hikayeleri de bunu belirtmektedir. Homer'in "Odyssey" i da - bugün hala yanlış kavranmaktadır - Karadeniz'i temsil etmektedir. Sinop, " Cyclop" ların evi olmuştu. Argonaut'lu Herakles'in takipçilerinden biri, Cyclop'lara esir düştü; fakat kurtulmayı başardı ve bir süre Sinop burnunda yaşadı. Muhtemelen bu süre zarfınca yerlilerle arkadaşlık kurdu ve sonraki Yunanlı kolonistler için bir yerleşim yeri ihtimalini ortaya çıkardı. Sonra, Herakles tarafından kurtarıldı. Autolycus, Milet'de (Milet, Anadolu'nun batı kıyılarında bulunan bir Yunan şehridir.) ilginç Yunanlılar buldu ve M.Ö. 780 ve 756 arasında, Miletliler boğazda bir yerleşim buldular ve ona Sinop dediler. Sinop ismi Yunanca "sinomai " den gelir ve manası da zarar vermek, yok etmektir. Yani, Sinop "Yokedici" (Destroyer) olarak isimlendirildi. Bazı tarihçiler, Sinop isminin Asurluların ay tanrısı "Sin" den geldiğini iddia etmektedirler, fakat bu iddia, Asurluların Sinop bölgesinde hiç yerleşim birimi oluşturmadıkları nedeniyle zayıf kalmaktadır. Sinop, aynı zamanda eski Yunanlılar tarafından "Sinope" olarak da adlandırılmaktadır; fakat bu kelimede ki son "e" sesi kısadır ve okunmamaktadır.

M.Ö. 700 de, Kral Midas kontrolündeki Frigya'lılar (Frigya'nın başkenti Gordium, bugünkü Ankara'nın birkaç mil güneybatısına düşmektedir), barbar Cimmerian'ları durdurma ümidiyle Sinop'taki yeni yerleşimin kontrolünü ele geçirdiler. 1951 ve 1953 'de Alman ve Türk arkeologlar, Sinop'ta Frigyalılara ait çeşitli çömlek kalıntıları buldular. Sinop'un Frigyalılar zamanında bir zirveye ulaştığı görünmektedir. Fakat, atlı Cimmerian'lar Karadeniz sahillerine akın akın geldiler ve Sinop M.Ö. 677 'de onların denetimine ve tahribatına maruz kaldı. Cimmerrian'lar zaman zaman kral Assarhaddon yönetimindeki Asur gücü tarafından yenilgiye uğratıldı. Sonrasında Asurlular Frigyali kral Midas'ı da ezerek Lidya'lılara doğru sınırlarını genişlettiler. M.Ö. 716 'da Sinop'ta doğan "Gyges", Argonaut'lu Herakles'i yenilgiye uğratacağını iddia ederek, M.Ö. 687'de Lidya'lıların kralı olmuştu. Gyges, Asurlularla yardımlaştı ve Cimmerian'ların ilerlemesini de durdurdu. Daha sonra, asurlularla ilişkilerini kopardı ve Cimmerian'lardan gelen yeni bir taarruz ile karşı karşıya geldi. M.Ö. 657'de, savaşta öldürüldü ve başkenti, Sardis alındı. Sonunda, Lidyalıların yeni kralı Ardys, Asurluların da yardımıyla, Sinop'ta kalan son Cimmerian'ları da ortadan kaldırdı.


Miletliler, Crimealıların yeniledikleri ve Karadeniz sahillerinin tekrar kolonizasyon için güvenli olduğunu gördükten sonra, bir kez daha ticaretlerini kurdular. Yaklaşık M.Ö. 635'te, Sinop'a geri geldiler ve ikinci ve kalıcı yerleşim tarihi M.Ö. 73 oldu. Sinop'tan Miletliler yünlü eşyalarını, gümüş ve Coichis kölelerinin ticaretini yapmaktaydılar. Miletliler her bir şehrin bir tarafında olan iki liman inşa etmişlerdi. Kuzey limanı, dengesizce kısa sürede büyüdü fakat sadece güney limanı hırçın Karadeniz sularına karşı kırılgan gemilerini yeterince koruyabiliyordu. Ticaretleri geliştikçe, yeni bir liman daha kurdular. Bu limana, Yunanca gemilerin donatılması manasına gelen "armena" , Harmene, ismini verdiler.

Sinop, Karadenizdeki ticareti ile ünlenmeye başladı. Çok iyi bir coğrafi mevkiye sahip olduğu için, yerel ticaretin merkezi olmasına ilaveten Yunan'lı ve hatta Colehis ve Crimea (Crimea, eski zamanlarda Boğaziçi krallığı olarak bilinmekteydi) ile uğraşan Mısır'dan da uzaktaki tüccarların karargahı oldu. Sinop, başlıca balmığıyla ünlüydü. Sinop ticarette geliştikçe, kendi kolonilerini kurmaya başladı. Amisus (Samsun), Trapezus (Trabzon), Cotyora ve Cerasus Sinop'un önemli kolonileri haline geldiler. Bunlardan, Sinop buğday, mısır, pirinç, şeftali, armut, erik, elma, fındık ve zeytin ihraç etti. Cerasus kolonisi ve Sinop'un dış bölgeleri kiraz üretimi bakımından oldukça zengindi. İlaveten, Sinop, Cotyora'nın güneyindeki dağlarda demir madenciliği de yaptı ve çelikten eşyalar üretti. Kapadokyanın iç bölgelerinden "Sinopik" olarak adlandırılan kırmızı bir toz getirildi çünkü bu toz Sinop'un tıbbi ve renk pigmenti olarak baqş ihraç maddesiydi. Yunanlılar, çeşitli renklerdeki gemilerini gururla gösterirlerdi ve bu gemilerde Sinopik kırmızı yaygın bir şekilde kullanılmıştı. Ceviz ağacı gibi çeşitli ağaçlar mobilya yapımında, çam gibi diğer ağaçlar ise gemi yapımında kullanılmıştır.

Miletliler aynı zamanda şehrin görünümünü de güzelleştirmeye başladılar. Bugünkü kale ve cezaevi olan yerde baş tapınak ve şehrin hazineleri bulunmaktaydı. Miletliler, fiziksel kültürlerinde ve Yunan oyunlarında da oldukça başarılıydılar. Sinop gençleri, tüm Yunan dünyasında oyunlara katılanlar arasından fark edilirlerdi. Gimnazyum, Miletlilerin temel yapılarından biri olmuştur. Ünlü tanrılarına tapınaklar inşa ettiler. Poseidon ve Apollo'ya ve daha sonra da Zeus, Athena, Hermes, Ceres, Demeter, Dionysus, Ascleipus, Diocuri, Serapis ve İsis'e atadılar. M.Ö. 560 larda, Sinop'lu iş adamları yüksek bir hayat standartına sahiptiler ve Corinth'den (Corinth çömlekleri, 1951 ve 1953 teki kazılarda oldukça bulundu) ithal edilen çömlekleri kullanırlardı. Heykeller de ithal ettiler ve çoğu türbeyi de dekore ettiler. Kızıl balçıktan yapılan malzemeleri binaların iç ve dış dekorasyonunda oldukça fazla kullandılar. M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen tapınak kazılarında da görüldüğü gibi mozaik yer döşemelerini tapınaklarda kullandılar. Diğer birçok heykel ya diğer müzelere yerleştirildi ya da koleksiyonlara. Sinop müzesi bu devre ait sadece birkaç parça içermektedir.

M.Ö. 560'da, "Croesus" Lidya'nın kralı oldu ve Anadolu'da hükümran oldu. Sinop bölgesi yetersiz yollar nedeniyle hala Anadolu'dan izole haldeydi. Milletlilerce kolonize olmuş Sinop, (Milet, Lidya'nın bir parçası değildir) Lidya'lılaraca özgürlüklerinin devamı için vergi vermekteydi.

M.Ö. 546'da, kısa bir süreliğine Fars'lı "Cyrus" Lidya'yı fethetti ve Sinop Farslılara vergi vermeye başladı.


M.Ö. 185' de, Pharnaces I Pontus'un kralı olduğunda, ataları tarafından güçlendirilmiş bir krallığı miras aldı, ilgisini çeken ilk şey kendi topraklarına komşu bir bağımsız şehrin varlığıydı. Sinop daha önceden büyükbabasının ataklarını önlemişti. Amisus gibi diğer şehirlerin bu krallığa bağlandığı zamanda, Cerasus ve Cotyora kolonilerine saldırmanın Sinop'u savaşa çekebileceğini gördü. Entrikların yardımıyla, Pharnaces I, M.Ö.183' de Sinop'u ele geçirdi. Bu durum kolonilerin ilhak edilmesini izledi. Rodos, hemen dostu olan Sinop'un bağımsızlığını kaybettiğinin farkına vardı. Rodos'lu halk lideri, Eumenes, Roma senatosuna protestolarda bulundu. Doğuyla çok da ilgili olmayan Roma, araştırma yapacağı sözüyle protestoları dindirdi. Gerçi, senatörlerden biri, senatonun Pharnaces'i kınamasından ve sinop'a dostlukları nedeniyle Rodos'u ve xEumenes'i övmesinden önce bir konuşma yaptı. Sinop Pontus'ların egemenliği altında kaldı. Pharnaces I, Paphlagonia ve diğer birkaç krallığa da saldırarak Pergamum'a karşı savaşını sürdürdü. Daha sonra Roma araya girdi ve Pontus kralının saldırısına devam ettirmesi halinde kendilerinin devreye gireceğini bildirdi. M.Ö. 178'de, Sinop'un Pontus'a bağlı kalması şartı ile Sinop fetihlerine son vererek Roma ile barış yaptı.

Sinop, yeni kralın gözünde çok önemli bir yer işgal etmeye başladı. Ve, onun favori şehri oldu, krallığının idaresini Sinop'a hareket ettirmeye başladı. Sinop, Pontus'taki en iyi limana sahipti, ve Pharnaces'in bu avantaja ihtiyacı vardı. Anadolu'ya saldırması engellendiği için, gözlerini Karadeniz'in karşısındaki Crimea'ya dikti. Bu bölgeyle büyük ticari ilişkileri vardı. Pharnaces I ölmeden önce, başkenti Ameseia (Amasya)'dan Sinop'a taşıdı. Oğlu, Mithridates V, tahta oturdu ve Sinop'ta sarayını inşa ettirdi. Mithridates V, babasının Roma'lılarla yaptığı anlaşmaları önemsemeyerek, Frigya'ya, Paphlagonia'ya, Kapadokya'ya, Galata'ya ve hatta Crete (Kıbrıs) adasına fetihlerine başladı. Kraliçesi, Laudice, yönetimi kendi eline almak isterken, eşi M.Ö. 120'de suikasta uğradı. Daha sonra kraliçe, Roma ile ilişkilerini sağlamlaştırmak için Pontus güçlerini fetih bölgelerinden geri çekti ve ordusunu azaltmaya başladı. Sonrasında, Sinop'taki sarayında zengin bir yaşam sürdü.


Büyük Mithridates M.Ö. 132'de, Sinop'un Pontik sarayında doğdu. Babasının suikastından çok uzun bir süre geçmeden, kendisinin öldürüleceğinden korkarak Pontus'un iç bölgelerine kaçtı. Mithridates, Yunan dili ve kültürünü tercih etti ama atalarının kanlarına önem vermesinde olduğu gibi birçok Fars geleneğini de muhafaza etti. M.Ö. 111'de, Mithridates annesine karşı ayaklanarak, çok fazla direnç gösterilmeden taçı ele geçirdi. Annesinin ve onun kardeşi, Chrestus'un çevirdikleri entrikaları sona erdirmek için onları idam ettirmeye mecbur kaldı. Aynı zamanda, Mithridates Sinop'un güzelliklerini zenginleştirmek için gimnazyum, tiyatro, kütüphane ve tapınaklar yaptırdı. Sinop, Pontus'un başkenti olmasından ziyade imparatorun koltuğu olduğu için çok önemliydi. Mithridates, Crimea' ın (Bundan sonra, Mithritades Boğaziçi'nin de kralı kabul edilir.) kontrolünü ele geçirdi. M.Ö. 95'e kadar, Kapadokya, Paphlagonia ve Galata'yı işgal etti. Ünlü Roma Generali, L. Cornelius Sulla bir elçi olarak Mithridates ve müttefiki Bithynia ile ilişkilerini kopardı. Ve, Kapadokya ve Bithnyia'yı da içeren yeni yeni bir istilaya başladı. Roma'nın protestosu üzerine, tekrar geri çekildi. Kısa bir süre sonra, Monius Aquilius emrindeki Roma'lılar, Bithynia'dan Nicomedes, Galata'dan Cassius ve Sicilya ve kapadokya'dan Opius Pontus'a saldırmaya karar verdiler. Fakat, Mithridates tarafından yenilgiye uğradılar. Büyük ordusuyla birlikte saldırganları Anadolu'dan çıkıncaya kadar takip etti. Sonrasında, Milet, Pergamum ve diğer birçok Yunan ada ve şehirleri ilgisini çekmeye başladı. Cassius, Rodos'a kaçtı, orada muhteşem surları güçlendirmeye devam etti. Bu sırada, Mihtridates Pergamum'a karşı operasyon için ordusunu topladı, fakat Sinop devamlı definelerinin ve savaş ganimetlerinin toplandığı bir yer olmaya devam etti. M.Ö. 88' de, Roma emperyalizmine kini olan Mithridates, 80 bin kadın, erkek ve çocuk Roma'lıyı boğazlattı ve geri kalan ömründe Roma'lıların gazabına uğradı.

Mithridates, Delos adasından Atina'ya Apollo'nun kutsal kutularında hazinelerini gönderdiği zaman, Atina, Sparta ve Thebes Mithridates ile işbirliğine girdiler. M.Ö. 87'ye kadar, Mithridates tarafından fethedilen bir imparatorluğun başkentiydi. Roma, Hannibal'dan ziyade Mithridates'i karşılaştığı en korkunç düşman olarak nitelemektedir.

Sulla, 5 lejyondan oluşan ordusuyla Roma'dan hareket etti ve Atina'yı tekrar aldıktan sonra, Pontus güçlerini yenmeye başlayarak geri çekilmelerini sağladı. Savaş, M.Ö. 83'de, bir ateşkes ile sonlandı ve Mithridates Sinop'a geri döndü. Sinop'ta, krallığının Crimea ve Colchis bölgelerindeki ayaklanmaları bastırarak zamanını geçirdi.

M.S. 315'de, Hıristiyanlık Büyük Konstantin tarafından imparatorluğun resmi dini ilan edildi. Ve 333'de, Kontantinapol şehrini kurarak burayı başkent yaptı. Bundan sonra, Sinop geri kalan Bizans tarihiyle bağdaşlaştırıldı. Roma gelenekleri 6. yüzyıla kadar ayakta kalmakta ısrar etti. 5. yüzyılda, Doğu, zamanın dine karşı saldıran insanları tarafından yağmalandı. 518'de, Jusatinian tahta geçti. Muhtemelen bu zamanda, Sinop'ta küçük kilise ve bir manastır yapıldı. Aynı zamanda bir de şato yapıldı. Bugün manastırda görülebilecek olan freskolar, manastırın orijinal freskolarından ve yapının diğer kısımlarından daha sonraki bir tarihe tekabül etmektedir. 7. yüzyılda, ilk haçlı seferinde Heraclius Farslıları tekrar kendi emrine aldığında, birçok Sinoplu genç Bizans ordusuna alındı. 8. yüzyılda, tamamen harap edilen manastırdaki ikonaların yoğunluğuna tanıklık etti. 832' de, imparatorluğa karşı Araplar tarafından yapılan isyanla zemini hazırlandıktan sonra, yerel bir general olan Theophobus kendisini Sinop'un yeni kralı olarak ilan etti. Konstantinopolün isyanlara karşı yeterince tepki verememesi ile birlikte başka ayrılıklarda meydana geldi. 9.yüzyılda, manastır restore edildi ve şehre muhtemelen Caesarae (Kayseri ) de yapılan gospellerin kopyaları ithal edildi. Aziz Matthew'un gospelinin el yazması Paris ulusal kütüphanesinde korunmaktadır. Bu, bir Fransız bahriyelinin Sinop'a tütün almak için gittiği zaman, 19. yüzyılın ortalarında keşfedildi. Dükkan sahibi, tütünleri bu el yazmasıyla sarıyordu. Bunun üzerine, Fransız asker dükkan sahibini durdurarak tezgahtaki geri kalan el yamasını korumayı başardı. Bugün, Sinop Codex'i olarak bilinen bu Bizans elyazması çok değerli olanlarından biridir.863' de, Bizanslı Amisus Ömer tarafından yağmalandı. Gerçi, Sinop'tan general Petronas komutasındaki Bizanslılar duruma müdahale ettiler ve Arab ordusunu dağıttılar ve Ömer'i öldürdüler. 1025'de ölen Bizans İmparatoru II Basil zamanında, imparatorluk başarının zirvesindeydi. Onun hükümranlığı süresince toprak miktarı ve zenginlik ikiye katlandı. Fakat 1101'de, imparator Romanus IV,ün Mantzikert'te Selçuklulara yenilmesiyle Bizans'ta gerilemeye başladı. Daha sonra, Comneni hanedanı 1204'e kadar tacı başına taktı. Bundan önce, Selçuklular Iconium'da durdurulmuşlardı. Fakat 1204'te, Palaeologi ailesi tarafından latin yönetimi kurulunca, Yunanlılar Konstantinapolun dışında ikiye bölündüler, biri Trebizond diğeri de Nicea' da olmak üzere. Bu bölünmeyle, imparator Türklerle etkili bir şekilde savaşamadı. 1205'te, Sinop Trebizond İmparatoru David Comnesus tarafından istila edildi. Nicea İmparatoru Thedore Lascaris kısa bir süreliğine Sinop'u elinde tuttu, fakat tekrar David Comnesus tarafından geri alındı. Sonunda, 1215'de, Sinop'taki savaşta Bizans kuvvetleri dağıtıldı ve David Comnesus öldürüldü. Ve böylelikle, Sinop Selçukluların yönetimine geçti.


~/PersonelImages/MEHMET YÜKSEL BİRLİK BAŞKAN.jpg
Birlik Başkanı
MEHMET YÜKSEL

Başkanın Kaleminden









Devlet Kurumları
Sorgulamalar
Haber Portalları
Gazeteler